İslâm, Haklar ve Özgürlükleri Çiğneyici Kurallara İtaati Yasaklar
Ali Rıza Demircan 2022-06-08
Mülk, hüküm ve emir kavramlarının yer aldığı Kur’ân âyetlerini incelediğimizde algılayabileceğimiz gerçeği şöyleceifadelendirebiliriz. İnsan için yasakoyma, yönetme veyargılama hakkı yalnızca Allah’ındır.
Yüce Allah kendine özgü kıldığı bu hakkı kullanmak için, insanlığa insanlıkiçinden seçtiğielçileriylevahiy indirmiş,bir diğerifadeyle inançve yaşam yasalarıkoymuştur.
Yaradanımız, yeryüzünün halîfesi olarak yarattığı insan için koyduğu yasalarını,kendi adınauygulama yetkisini insanlığavermiştir.1
Yetkilendirilen ilk insanlar kutsal aracılar olan Peygamberler ve onların görevlendirdiği kişiler olmuştur.2
Olgunluk dönemine ulaşan ve bunun için de kendilerine Peygamber gönderilmeyecek olan Muhammed çağları insanlığı için yasal egemenlik hakkını kullanma yetkisi ise insanlar tarafından seçilecek mümin yöneticilere bırakılmıştır. İnsanların yöneticileriniseçerken âdilbir ortam oluşturmaları, liyakatlileri tercih etmeleri, akıl ve bilimin yönlendireceği şûra kurumunu işletmeleri de Kur’ân’la kurallaştırılmıştır.3
Açıklanan yöntemler uygulanarak seçilecek insanlar Allah’ın indirdiği/gösterdiği ve elçisi Hz.Muhammed’in örneklendirdiği ilâhî yasalara göre yöneteceklerdir. Yaradanın yasa koymadığı alanlarda ise, müctehit bilginlerin katılımıyla oluşturulacak ve kamuca bilinecek yasalar uygulanacaktır.
Şanlı Peygamberimize ve O’nun şahsında seçilmiş yöneticilere yönelik “insanların Allah’ınindirdiği ve gösterdiği yasalarla yönetilmelerini”emreden âyetlerle, ilâhî yasaları uygulamayanların ancak kâfirler, zalimler ve fasıklar olacağını duyuran âyetler, ayrıca Yaradanın sınırlarını aşanları Cehennem’le uyaran Kurâni buyruklar yukarıda özetlediğimiztespitlerimizin Kur’ânîkaynaklarıdır.
İslâm’ın evrenselliği gereği sınırlı tutulan Kur’ân ve Sünnet yasalarının açıklıkgetirmediği sosyo-ekonomikalanlar içinakla-bilime
ve ilim adamlarının düzenlemelerine başvurulmasını onaylayan, doğrulayan ve öğütleyen hadisler de Nebevî kaynaklarımızdır.4
İslâm Hukukunda İmamet-i Uzma da denilen devlet, açıklanan şekilde Allah’ın insanlığa verdiği yönetici egemenlik hakkının kurallaşmış ve kurumlaşmış şeklidir.
Allah ve insan tarafından konulan ve yöneticileri de kapsayacak olan yasalara göre yönetileceği için İslâm merkezli devletin hukuk devleti olmasıda zaruridir.
Allah’ıninsanlığaverdiğiyönetimhakkınısembolleştiren devlete saygı duymak, kişisel olarak beğenilip onay verilmese de seçilecek yöneticilere
–vahiy-akıl-bilim ölçülerine ve Kur’ân dilinde maruf denilen insanlığın
ortak kabullerine bağlı kalmaları koşuluyla- itâat etmek farz görevdir.
Peygamberimizşöyle buyururlar:
“Vücudu özürlü, köle asıllı siyahi bir adam bile yöneticiliğinize getirilse sizi Allah’ın kitabı Kur’ân’a göre yönettiği sürece onu dinleyinizve Onaitâatediniz.”
“(Zira,)Günahayönlendirilmedikçe onay verilsin verilmesin her konuda dinleyip itâat etmekmüminin görevidir.”5
Müminler yöneticilerine itâat ederler. Ancak daha iyi yönetimler için uyarı, eleştiri ve yönlendirme (demokratik katılımcılık) hakları hiç şüphesiz mahfuzdur. Onlar görevleri de olan bu haklarını İslâm’ın ve olgunaklın verilerineçağırma vezıtlarından sakındırma vazifesininbir gereği olarakkullanırlar.
Çünkü sevgili Peygamberimiz “Din nasihattır: Allah için iyileri önermektir,öğüt vermektir, sakındırmaktır” buyurmuşlar, bu nasihatin özellikle yöneticilere yönelik olmasını vazifeleştirmişlerdir.6
Yöneticilere ve onların şahsında devlete saygı ve itâat ilkesi öneminden ötürüKur’ân’la kurumsallaştırılmıştır.
Nisâ sûresinin 59.âyetinde Yüce Mevlamız şöyle buyurur:
“Ey iman sahipleri! Allah’a itâat edin. O’nun Peygamberlerine ve içinizden olan yöneticilere de itâat edin. (Uygulamalarla ilgili) herhangi birkonuda anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah’ave peygamberine arzedin, eğer Allah’ave Âhiret Gününeinanıyorsanız (yapmanızgereken budur). Böyle yapmanız sizin için daha hayırlı, sonuç bakımından daha güzeldir.”
Bu âyeti kerimede Allah’a itâat edilmesi yanı sıra elçisi Hz.Muhammed’e
ve de bilginlere ve bilgili yöneticilere itâat edilmesi emrolunmaktadır. Ancakbuyöneticiler, müminlerden olan yöneticilerdir.Birdiğerifadeyle Allah’ın ve Peygamberinin koyduğu yasalara göre yönetenlerdir, yönetim konusunda yönetilenlerle bir anlaşmazlığa düşüldüğünde Allah’ın ve Peygamberinin koyduğu yasalarınamaçları doğrultusunda kararlar alabilen yöneticilerdir.
Daha da önemlisi yönetim hakkının Allah da olduğunu beyan eden âyetlerin mucizevi ifadelerinde değinildiği üzere yönetimlerini Allah için, Onunrızasına ermek amacıylasürdüren yöneticilerdir.7
Kur’ân’ın itâat edilmelerini farzbir görevkılarak âhirethayatının mutluluğu veya azabı ile de irtibatlandırdığı yönetimler-yöneticiler açıklanmayaçalışıldığı üzere Kur’ânve NebevîSünnet bağlısıyönetimler- yöneticilerdir.
Böyle olması da gerekirdi. Çünkü Kur’ân ve Sünnet ölçüleri akledilebilir inanç esaslarını, çağdaş insanlığın da yücelttiği temel haklar veözgürlükleri, bunlarla ilgiligörevleri, yasaklarıve sayıları sınırlı cezaî kuralları içerdiğinden İslâm dışılık insan doğasıyla ve mutluluğuylaçatışanilkelliklerdir.
Pek tabiidir ki İslâm’ın öngördüğü ve düşünür insanlığın yüceltiği insancıl değerleri taşımayan yönetimlere itâat olunmaz. Çünkü İtâat Peygamberimizin özetlediği gibi ancak Maruf’da (vahiy-akıl-bilim verilerine uyuşta) dır.8 Ancak itâatin gerekli olmaması, sivil itâatsizliklebaşlayabilecek başkaldırıyıda gerektirmez.9
Hayatın İslâm’a göre yaşanılmasını engelleyici hukuk dışı müstebit- zalim azınlık baskılarıolmadıkça ve çoğunluğunözgür tercihlerine karşı çıkılmadıkca toplumsal uzlaşı sürdürebilir. Sürdürülmesi de tabiidir.
İşlediğimiz konuyu seçmemiz ve bilgiler sunmamız son dönemlerde gelişen ilâhîyat kökenli bilimsel şarlatanlıklara karşı bilgilendirme ve bilinçlendirme görevimizi yapabilmek, etkili-yetkili kişi ve kurumlara İslâm’a saygılı demokratik hukuk devletinin asgari gereklilik olduğunu duyurmak içindir. Bu vesile ile bir aydın olarak tarihe şu notu da düşürmek istiyoruz:
Türkiye Cumhuriyeti bizim devletimizdir. Hiçbir kişi; canlarımız, kanlarımız veemeklerimizlehayat verdiğimiz hiçbir kurumOna bizdendaha fazla bağlılık gösteremez.
Biz mazinin derinliklerinekök salmışDevletimizin ve topraklarımızın
İslâm’la yoğrulduğu ve onunla renklenip yüceleşeceğiinancındayız.
Amacımız, Devletimizi, Milletimizin kök değerlerine bağlı, inancımızı özgürce yaşayabileceğimiz, insan haklarına fiilen saygılı, bilim ve sanatta gelişmiş bir hukuk devleti olarak yaşatmaktır. Çünkü biz devletimize, AB gibi uluslararası topluluklara girildiğinde anlamını büyük ölçüdeyitirecek vatandaşlık bağlarıyladeğil vatandaşlık bağları yanı sıra, yüreğimizi kaplayan İslâmî iman bağlarıyla bağlıyız. Bağlarımızı da pekiştirmek amacındayız. Bunun içindir ki önümüzdeki jakoben engelleri aşmak istiyoruz. İslâmî yaşantımızı ve insanlık değerlerimizi kısıtlayacak haksız yasalara &ldquo$$hayır” diyoruz. Demokratik yöntemlerle önleyebileceğimiz zulüm uygulamalarına “Devlete itâat farzdır” şarlatanlığı ile onay çıkaran modern kölelik savunucularını şiddetle kınıyoruz.Zira İslâm da,devlet olarakkabul ettiğimizevrensel beyannameler,sözleşmeler, şart vekriterlerde bunugerektirmektedir.
Cuma Mesajı’mızı İslâm’ın egemenlik anlayışını özümsemiş Hz.Ebu Bekir’in devlet başkanıseçilmesininardından yaptığıve dönemimizde de iyice kavranılmasını dilediğimizkonuşmasından pasajlarla bitiriyorum:
“Ey insanlar! En iyiniz olmadığım halde sizin başınıza geçirilmiş bulunuyorum. Vazifemigereğinceyaparsam,bana yardım ediniz,yanılırsam bana doğru yolugösteriniz...
İçinizdeki zayıf hakkını alıncaya kadar benim nazarımda kuvvetlidir, içinizdeki kuvvetli de ondan başkasının hakkınıalıncaya kadar katımda zayıfdır...
Ben Allah’ave Peygambereitâat ettikçe banaitâat ediniz. BenAllah’a ve peygambere isyan edersem sizinbana itâatiniz gerekmez.”10
Yorum Sayısı : 0